Özbey İmamoğlu'nun Ardından...

Bu yıl da sevgili arkadaşım, dostum Özbey İmamoğlu’nu kaybettim. Sevgili Özbey ile, o kadar uzun zaman oldu ki, ne zaman, hangi koşullarda tanıştığımı anımsayamıyorum. Sanırım yine rahmetli olan Artvin/Borçkalı Şükrü Akdemir veya uzun ömürler dilediğim yine Borçkalı Ahmet Vehbi Melek vasıtasıyla, 1956 yılının hukuk fakültesinin imtihan günlerinde (Nisan-Temmuz gibi) tanışmış olmalıyım.

O günden ölümüne kadar hukuk alanında, TBB çatısında, politikada hiç aksamayan bir iletişim ve arkadaşlığımız oldu. Özbey’le Ankara Hukuk Fakültesi’nin 1959 dönemi mezunu olmaktan öte ortak yanlarımız vardı. Türkiye Barolar Birliği’nde aynı dönemde, 1984–1993 yıllarında, O Disiplin Kurulu, ben Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulunduk.

Fakülte yıllarında araştırıcı, sorgulayıcı bir öğrenci idi. Dışarıda çalışırdı, Nevres Abla ile evli idi. İlk çocukları Selim’den sonra son sınıfta Teoman dünyaya geldi. İsmini benden esinlenerek koyması dostluğumuzun ilk günden nasıl sağlam temeller üzerine kurulmuş olduğunu gösterecek niteliktedir. Kendisinden küçük bizlere hep öğretmek, öğrendiklerini bizlerle paylaşmak isterdi. Hukukun dışında tarih, edebiyat ve felsefe kitaplarından hiç vazgeçmedi. Bu konularda tartışmayı, paylaşmayı severdi. Nevres Abla ile görünmez bir okuma yarışı içinde idiler. Son ziyaret ettiğimde gözleri dolayısıyla artık çok okuyamadığından yakınıyordu.

Taşradan gelip de ziyaretine gittiğim her defasında onu yeni bir hukuk sorununun ardında sürüklenir gördüm. Pek çok hukuk sorunuma katkı sağladı, yardımcı oldu.

Bir ara politika yapmıştı. Benim yoğun politika yaptığım günlerde heyecanımı duyar ve sınırlı politika deneyimlerini benimle paylaşmak için çırpınırdı.

Eşlerimiz biri birini sevdi, çocuklarım Özbey amcalarından her daim söz ettiler. En son satranç arkadaşı (!) torunum Erk, İstanbul’da ziyaretlerine gittiğimizde, her yanı kitaplarla dolu evinde bilgisayar olmamasını eleştirince, yeni yaptırdığı dişlerini öne çıkararak gülmesini bugün bile unutamıyorum.

İstanbul’a yerleştikten sonra telefonda kitap, siyaset başlıca konumuzdu. Saatlere varan uzun telefon görüşmeleri yapardık. Son zamanlarda Gürcüce kurslarına gitmiş; sanırım alfabesi değişik Gürcüce okuma ve yazmayı öğrenmişti de. Bu çabalarına rağmen, Özbey’in en önemli özelliği Türkiye’ye candan bağlı, sadık bir Türk vatandaşı olması idi. TV’de, Gürcistan sınırında bulunan son zamanlara kadar coğrafyası ve stratejik konumu dolayısıyla ulaşılmaz Artvin/Borçka Macahel/Camili köyü ile ilgili bir programı gördüğümde aradım. Belgesel bittiğinde geri döndü ve heyecanla Macahel’in tarihinden, doğasından kaynaklanan zenginliklerinden, güzelliklerinden söz etti.

Ben onu hep paylaşımcı karakteri yanında Macahel’i, felsefe ve edebiyat eleştirileri, tarih sohbetleri ve hukuk arayışları ile hatırlayacağım ve özleyeceğim. Bizi yalnızlığımızla baş başa bıraktığın için dargınım, ama yine de güle güle sevgili arkadaşım!

Av. Teoman Ergül

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/App_Themes/TumDergiler/103.pdf


Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
Macahel Bizimdir İnisiyatifi